Ağaçların ve Ormanların Yararları – (Performans ve Proje Ödevleri)

Ağaçların ve Ormanların Yararları
(Performans – Proje Ödevleri)

Ağaçların önemi

Ormancılıkta gerçek yatırım, ağaçlandırma ve ormanın tabii yoldan yenileme çalışmalarıdır. Vaktiyle 50 milyon hektar olduğu tahmin edilen orman sahalarımız, bugün 20.7 milyon hektara inmiş bulunmaktadır. Ancak ne yazık ki bu alanların % 52'si ağaçlandırmalarla prodüktif hale gelmeyi bekleyen bozuk orman sahası durumundadır. Bu saha, bütün İsviçre ormanlarının 12 katına eşittir. Bu verimsiz orman alanların ülke kalkınmasında ve hızla artan orman ürünlerine olan ihtiyaçtan dolayı ağaçlandırmalar ile prodüktif hale getirilmesi Türkiye ormancılığı ve Ülkemiz ekonomisi açısından büyük önem taşımaktadır.

Türkiye'de başta Karadeniz ve Akdeniz bölgelerimizin uygun kesimleri ile Batı Anadolu, ormancılık açısından oldukça yüksek bir potansiyel verime sahip bulunmaktadır. Ayrıca bu yörelerde, hızlı gelişen yerli ve yabancı türler kullanılarak birim alandaki verimi artırmak mümkündür. Nitekim sahil çamı ağaçlandırmalarında yapılan hasılat araştırmalarına göre; 1.bonitete sahip bir hektardaki sahanın ortalama artımının 13,8 m3 yıl olduğu saptanmıştır. Bu değer okaliptüste 30-32 m3'e kadar ulaşmaktadır. Türkiye'de yapılan tespitler entansif (yoğun kültür metodu) yöntemlerle hızlı büyüyen türlerin yetiştirilmesine uygun sahaların 1 milyon hektara ulaşabileceğini ortaya koymuştur. Sadece bu alanların ağaçlandırılması ile yılda 10 milyon m3 hasılatın alınabileceği belirlenmiştir. Türkiye'de yıllık ortalama cari artımın 22,1 milyon m3 olduğu dikkate alındığında bu değerin ekonomisine yapacağı katkı daha iyi anlaşılmaktadır.

Ekonomik ağaçlandırma çalışmalarının yanında toprak korumaya, su dengesini sağlamaya veya rekreasyon ihtiyaçları karşılamaya yönelik amaçlı diğer ağaçlandırmaları da dikkate alma zorunluluğu vardır. Ağaçlandırma çalışmalarının erozyonu önleyici olmasının yanı sıra meskun yerlerde rüzgar, gürültü ve toz etkilerini azaltması, büyük sanayi kentlerinde havayı temizleyerek sağlığa katkı sağlaması da birer hizmet üretimidir.

Türkiye'de yılda denizlere taşınan toprağın 500 milyon tondan fazla olduğu ve bunun yılda 2 Milyon dekarlık bir tarım arazisinin kaybı anlamına geldiği dikkate alınırsa sadece toprak koruma amacına yönelik ağaçlandırmaların tarım arazilerine kazandıracağı imkanların ne kadar büyük olacağı açıkça görülecektir. Bu sebeple ağaçlandırmalarda sadece odun hammaddesi üretimi açısından kârlılığın kriter alınması günümüzde yetersiz kalmaktadır. Ülkemizin % 86'sında; hafiften şiddetliye, aktif durumdaki mevcut erozyonun, Ülkemiz toprağının elden çıkmadan ve enerji kaynağı olan barajlarımızın siltasyonla dolmadan ağaçlandırmalar yoluyla durdurulması, büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde arazi yapısı dağlık ve oldukça da engebelidir. Yüksek bölgelerde ormanlar ve meralar yer alırken taban arazilerde tarım yapılmaktadır. Ağaçlandırma çalışmaları, genelde üst havzalarda yapıldığından yağmur sularının yüzeysel akışa geçmesini yani sel ve taşkınları önlemektedir. Bu fonksiyonu nedeniyle ağaçlandırma çalışmaları, tarım topraklarımızın verimliliğini ve bu verimliliğin devamını emniyet altına alan bir sigorta durumundadır.

DÜNYADA İLK AĞAÇLANDIRMA

Ağaçlandırmanın çok çeşitli tanımları vardır. En kısa ve basit tanımı; insan eliyle orman oluşturmaktır. Daha geniş tanımı ise; insan veya makine gücü ve bunlara monte edilmiş ekipmanlar (pulluk, riper, tarak) ile toprağın işlenerek kırıntılı bir yapıya kavuşturulması ve bu özelliklere kavuşturulan yerlere orman fidanlıklarında yetiştirilen fidanların dikim mevsiminde (sonbahar, kış, ilkbahar) dikilmesi işlemine denir. Dikim işlerini takiben 5-7 yıl süre ile yapılacak bakım ve koruma işlemleri ağaçlandırma işlemlerinin devamı olarak kabul edilmektedir.

Ağaçlandırmaları;

a) Üretim amaçlı ağaçlandırmalar,
b) Toprak Muhafaza ve Hidrolojik amaçlı ağaçlandırmalar,
c) Estetik ve Rekreasyon amaçlı ağaçlandırmalar olarak gruplandırmak mümkündür.
Bu çok yönlü ağaçlandırma çalışmalarından birini diğerine tercih etmek mümkün değildir. Hatta çevre ve kent ağaçlandırmaları günümüz koşullarında insanımız için daha da büyük önem kazanmıştır.
Ağaçlandırma çalışmalarının tarihi XIV. yüzyılın ikinci yarısına uzanmaktadır. 1368 yılında Almanya'nın Nurnberg çevresinde çıkan orman yangını neticesi yüzlerce hektar ormanın yok olduğu ve bu sahaların Çam, Ladin, Göknar ekimleriyle ağaçlandırıldığı bildirilmektedir. Almanya'nın dışında İsviçre, Fransa ve Avusturya ağaçlandırmanın dünyada öncülüğünü yapmışlardır.

TÜRKİYE'DE AĞAÇLANDIRMANIN BAŞLANGICI

Türkiye'de ağaçlandırma çalışmalarının önemi çok geç anlaşılmıştır. Fatih Mehmet zamanında Halic'i dolmaktan kurtarmak için Haliç sırtlarında ağaçlandırma yoluyla bazı tedbirlerin alındığı, Lâle devrinde İstanbul saray ve bahçelerinde bazı dikimlerin yapıldığı 1717 ve 1739 tarihli fermanlardan öğrenilmektedir. 1892 yılında İstanbul Halkalı'da öğrenciler tarafından 20-25 dekârlık sahada yaptıkları Halepçamı, Sedir, Karaçam, Mazı, Dişbudak dikimleri ilk kayda değer ağaçlandırma çalışmalarıdır. 1916 da Tevfik Bey tarafından Kâğıthane Deresinde Fıstıkçamı ağaçlandırması yapılmış, yakın zamana kadar bu ağaçlandırmalardan kalıntılar tespit edilmiştir.

Daha sonra 1916 da Hendek'te Orman Ameliyat Mektebine bağlı fidanlık kurulması ağaçlandırma çalışmalarına yeni bir boyut kazandırmıştır. 2. savaşından sonra Ankara Atatürk Çiftliği ağaçlandırması, Yalova-Termal ağaçlandırmaları ile Tarsus-Karabucak Okaliptüs Ormanı tesisi tarihe kadar yapılan en büyük ağaçlandırma çalışmalarıdır.
Cumhuriyet döneminden 1937 yılına kadar olan kısımda 1. Dünya ve onu takip eden Kurtuluş Savaşlarının yorgunluğu, bilahare Cumhuriyet İlkelerinin millete mal edilmesi, reformların süratle yapılması ve çok sınırlı mali olanaklar altında ekonomik ve sosyal sorunların en kısa yoldan çözümlenmeye çalışılması nedenleri ile orman ve ormancılık konularına ve bu arada ağaçlandırma çalışmalarına yeterli ilgi gösterilememiş sadece, bu devrede genç Türkiye'nin ormancılık politikası gayeleri fikren belirlenmiş olmasına rağmen, bunun yazılı hale gelmesi ancak 1937 yılında mümkün olabilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1937 yılında yürürlüğe giden 3116 Sayılı Kanunla ağaçlandırma konusuyla ilgilenmeye başlamıştır. Bu Kanunla başta Orman Teşkilatı olmak üzere bazı kamu kurumları, tüzel ve özel kişiler ağaçlandırma yapmakla yükümlü kılınmış olmasına rağmen uygulamalar 1955 yılına kadar düşük seviyelerde seyretmiştir. 1955 yılında yapılan “Türkiye Ağaçlandırma Teknik Kongresi”nde alınan kararlar, 1956 yılında çıkarılan 6831 Sayılı Orman Kanunu, 1963 yılından itibaren başlatılan planlı dönem, 1969 yılında Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğü'nün kurulması ile birlikte planlara ve projelere dayalı ağaçlandırmalar geniş alanlarda gittikçe artan bir tempoyla gerçekleştirilmeye başlanmıştır.

BUGÜNE KADAR YAPILAN AĞAÇLANDIRMA NEDİR?

Orman amenajman planlarına göre orman rejimi içindeki alanların, 10,7 milyon hektarı bozuk ve çok bozuk niteliktedir. 1999 yılında güncelleştirilen tespitlere göre ülkemizde 2,4 milyon hektar teknik yönden ağaçlandırmaya uygun saha bulunmaktadır.
2001 yılı sonuna kadar 1 milyon 789 bin 144 hektar ağaçlandırma yapılmıştır.

AĞAÇLANDIRMA VE İSTİHDAM

Ülkemizde mevcut 20080 adet orman köyünde 7 milyon 601 bin orman köylüsü yaşamaktadır. % 40 oranındaki kırsal nüfusun, hemen hemen yarıya yakın kısmı ormanlarla değişik biçim ve boyutlarda ilişki içerisindedir. Bu ilişkinin, nedenleri, sonuçları tüm halkımızı ve geleceğimizi ilgilendirmektedir.

Orman köylerinde yaşayan insanların büyük bir kısmının az verimli yada verimsiz topraklarda yaşadığı bilinmektedir. Bu kesimlerin alt yapı olanaklarından büyük ölçüde yoksun olduğu bir gerçektir. Ayrıca bu insanların, Orman işçiliğinin dışında yapacak fazla bir işleri de yoktur. Ülkemizde, Milli gelirden en düşük payı orman köylüleri almaktadır. Bu durumun sonucu olarak, bu yörelerde iç göç devamlı olarak gündemdedir. İç göç nedeniyle de kentlerimizde alt yapı hizmetleri ihtiyaca yetmemekte ve bozuk kentleşme söz konusu olmaktadır.

Orman köylerinde gerekli iş alanlarının olmayışından ötürü ormanların büyük çoğunluğu üzerinde mevcut olan sosyal baskı gün geçtikçe artan bir tempo ile varlığını hissettirmektedir. Ülkemizde 1985-2000 yılları arasında yılda ortalama 80 bin ha. ağaçlandırma ve erozyon kontrolu, 240 bin ha. mevcut ağaçlandırma ve erozyon kontrolu çalışmalarının bakımları yapılmıştır. Ormancılıkta yılda ortalama 240 işgünü çalışılacağı ve 1 ha. alanın insan gücü ile ağaçlandırılması için 90, makine gücü ile ağaçlandırılması için 8 işgünü, 1 ha. alanın insan gücü ile bakımı için 34 işgünü çalışılacağı ve ağaçlandırma çalışmalarının % 80'inin insan gücü ile yapıldığı düşünüldüğünde, söz konusu faaliyetlerde yaklaşık olarak 58,533 kişiye bir yıl süreyle iş imkanı sağlandığı görülecektir.

Ormanla iç içe ve ona muhtaç olarak yaşayan orman köylülerinin ormana hasım değil, hısım olması için köylünün ormandan elde ettiği faydaların daha yüksek düzeye çıkarılma çalışmalarına mevcut yasalar doğrultusunda devam edilmektedir.

AĞAÇLANDIRMADA MEKANİZASYON

Ağaçlandırma çalışmaları için öncelikle fidanların dikileceği arazide toprağın iyi işlenmesi gerekmektedir. Toprak işleme basit malzemeler kullanılarak insan veya hayvan gücü ile yapılabildiği gibi özel geliştirilmiş ekipmanlardan yararlanılarak makine gücü ile de yapılabilmektedir.
Yurdumuzun büyük bir bölümü kurak ve yarı kurak iklim kuşağında yer aldığından toprakta su depolanmasının artırılması ve dikilen fidanların kök gelişiminin sağlanması maksadıyla topografyanın elverişli olduğu %0-40 meyil grubuna kadar olan sahalarda, toprak işlemesinin makine ile yapılması bir başka deyişle ağaçlandırmada mekanizasyona gidilmesi bitkinin büyümesi için büyük önem taşımaktadır.

AĞAÇLANDIRMA ÇŞMALARINDA UYGULANAN YAKLAŞIMLAR

Ağaçlandırma çalışmalarında birinci gaye birim alandaki topraktan en yüksek odun hasılatı almaktır.
Bu gayeye ulaşmak için ağaçlandırma çalışmalarında; yetişme ortamı şartları iyi olan ve özellikle yoğun kültür metotlarının uygulanabileceği sahalarda Hızlı Gelişen Türlerle yapılacak dikimlere önem verilmektedir.

Ağaçlandırma alanlarında monokültürden kaçınmak için en az % 30 oranında yapraklı türlere yer verilmektedir. Bu oranın sağlanmasında doğal yapraklı türlerin gelişme özellikleri, yangına karşı dirençleri ve yetişme ortamı özellikleri dikkate alınmakta, mevcut yapraklı türlerin muhafazası ve yeni yapraklı tür dikimi suretiyle karışım sağlanmaktadır.

Ağaçlandırma çalışmaları sırasında doğal flora ve faunanın oluşturduğu ekosistemin korunması ve geliştirilmesi amacına yönelik önlemler de alınmaktadır. Bu bağlamda; doğal vejetasyon içerisindeki endemik (sadece Ülkemize veya o yöreye özgü) türler ile Ihlamur, Kestane, Ardıç, Yabani Kiraz, Alıç, Üvez, Porsuk, Şimşir gibi türlerin yanı sıra tıbbi ve aromatik özellik taşıyan türler de münferit veya gruplar halinde muhafaza edilmektedir.

Göl, gölet ve baraj havzasındaki mevcut doğal türler aynen muhafaza edilmekte ve ıslah önlemleri alınmaktadır. Ayrıca meyili yüksek olan alanlardaki doğal türler, cins ve vasıflarına bakılmaksızın korunmaktadır. Dere içi yapraklı vejetasyonu olduğu gibi muhafaza edilmektedir. Muhafaza edilen dere içi vejetasyonu içerisindeki kuru ve dejenere olmuş bireyler sahadan uzaklaştırılarak mevcut türlerin gelişmesine imkan tanınmaktadır.

Orman köyleri civarındaki ağaçlandırma çalışmalarında yeterli genişlikte tampon saha bırakılmaktadır. Bu tampon sahalar gerektiğinde özel ağaçlandırmalara konu edilmekle birlikte, yetişme muhiti şartlarının elverdiği ölçüde tali ürün veren ve yöre halkının dikilmesini istediği Kestane, Ihlamur, Ceviz, Fıstıkçamı yada hızlı gelişen Kavak, Akasya, Okaliptus vb. türlerle plantasyonlar yapılmaktadır.

ORMAN YANGINLARI VE AĞAÇLANDIRMA

Ülkemiz Akdeniz iklim kuşağı içinde yer almakta olup orman yangınlarına en hassas bölgeyi Muğla ve çevresi oluşturmaktadır. Bunu Antalya ve İzmir İlleri izlemektedir. Ağaçlandırmaya konu yanan orman alanları, toprağın yabanlaşmasını önlemek, uzun süre ağaçlandırılmadan bırakılması halinde orman-halk ilişkileri açısından doğuracağı problemleri ortadan kaldırmak ve çeşitli amaçlarla bu sahaya muhtemel tecavüzlerin önlenmesi amacıyla “Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı” örneğinde olduğu gibi yılı içerisinde ya da en geç takip eden yılda kesinlikle ağaçlandırılmaktadır.

Bölgenin yangına hassas olması dikkate alınarak kurulacak ormanın yangına karşı dirençli olması hususunda uygulama projesinde gerekli planlama yapılmıştır. Bu amaçla yangın alanının topoğrafya ve hakim rüzgar yönü dikkate alınarak ağaçlandırma alanı 20-30 hektar büyüklüğünde bölmeciklere ayrılmaktadır. Bu bölmecik sınırlarında tesis edilen 10-15 metre genişliğinde yangın koruma yollarının her iki tarafında 15-30 metre genişliğinde yeşil bantlar oluşturulmakta, bu bantlarda Servi, Kıbrıs Akasyası, Zakkum, gibi yangına dirençli türler kullanılmaktadır. Ayrıca dere içi vejetasyonu geliştirilerek, dere vadilerinde uygun ekolojik koşulların olduğu kısımlarda yörenin doğal türü kullanılarak geniş yapraklı şeritler teşkil edilmekte, ibreli yapraklı karışımı sağlanarak ormanın yangına karşı direnci artırılmaktadır.

ORMANLARIMIZIN VERİMİ VE TÜKETİMİMİZ

Yurdumuzda artan nüfus ve gelişen sanayi dolayısıyla, Devlet Orman İşletmelerinin, elde edebildikleri odun hammaddesi ile kendileri dışındaki sektörlerin takviyesi olmadan, ülkenin odun ihtiyacını karşılayacak durumda olmadıkları bildirilmektedir. Yakacak odun üretimimizin yetersizliği çeşitli endüstri kollarında sıkıntı yaratmaktadır. Bu sıkıntı gelişen kağıt sanayii ve konut yapımı dolayısıyla hızla büyüme işaretleri vermektedir. Örneğin bugün selüloz ve kağıt sanayiine ayrılan miktar bu sanayide hızla artan odun hammaddesi ihtiyacını artık karşılayamamakta ve bugün SEKA ithalata yeniden başlamış bulunmaktadır.

Ağaçlandırma alanlarındaki potansiyel gücümüzü tam olarak değerlendirmemiz halinde, ihtiyacımız dışında üretimimizin artan miktarını ihraç olanakları da kolaylıkla doğacaktır. Zira Türkiye ormanca çok fakir olan Ortadoğu, Yakındoğu ve Kuzey Afrika'ya çok yakın bir konumda bulunmaktadır. Bu avantajlı durumumuz nedeniyle bu ülkelere daha uzak olan yörelere kıyasla, çok daha ucuz fiyatlarla ve büyük ölçüde orman ürünü ihraç etmek mümkün olacaktır.

DÜNYADA İLK AĞAÇLANDIRMA

Ağaçlandırmanın çok çeşitli tanımları vardır. En kısa ve basit tanımı; insan eliyle orman oluşturmaktır. Daha geniş tanımı ise; insan hayvan veya makine gücü ve bunlara monte edilmiş ekipmanlar (pulluk, riper, tarak) ile toprağın işlenerek kırıntılı bir yapıya kavuşturulması ve bu özelliklere kavuşturulan yerlere orman fidanlıklarında yetiştirilen fidanların dikim mevsiminde (sonbahar, kış, ilkbahar) dikilmesi işlemine denir. Dikim işlerini takiben 5-7 yıl süre ile yapılacak bakım ve koruma işlemleri ağaçlandırma işlemlerinin devamı olarak kabul edilmektedir.

Ağaçlandırmaları;

a. Üretim amaçlı ağaçlandırmalar,
b. Toprak Muhafaza ve Hidrolojik amaçlı ağaçlandırmalar,
c. Estetik ve Rekreasyon amaçlı ağaçlandırmalar olarak gruplandırmak mümkündür.

Bu çok yönlü ağaçlandırma çalışmalarından birini diğerine tercih etmek mümkün değildir. Hatta çevre ve kent ağaçlandırmaları günümüz koşullarında insanımız için daha da büyük önem kazanmıştır.

Ağaçlandırma çalışmalarının tarihi XIV. yüzyılın ikinci yarısına uzanmaktadır. 1368 yılında Almanya'nın Nurnberg çevresinde çıkan orman yangını neticesi yüzlerce hektar ormanın yok olduğu ve bu sahaların Çam, Ladin, Göknar ekimleriyle ağaçlandırıldığı bildirilmektedir. Almanya'nın dışında İsviçre, Fransa ve Avusturya ağaçlandırmanın dünyada öncülüğünü yapmışlardır.

TÜRKİYE'DE AĞAÇLANDIRMANIN BAŞLANGICI

Türkiye'de ağaçlandırma çalışmalarının önemi çok geç anlaşılmıştır. Fatih Sultan Mehmet zamanında Halic'i dolmaktan kurtarmak için Haliç sırtlarında ağaçlandırma yoluyla bazı tedbirlerin alındığı, Lâle devrinde İstanbul saray ve bahçelerinde bazı dikimlerin yapıldığı 1717 ve 1739 tarihli fermanlardan öğrenilmektedir. 1892 yılında İstanbul Halkalı'da öğrenciler tarafından 20-25 dekârlık sahada yaptıkları Halepçamı, Sedir, Karaçam, Mazı, Dişbudak dikimleri ilk kayda değer ağaçlandırma çalışmalarıdır. 1916 da Tevfik Bey tarafından Kâğıthane Deresinde Fıstıkçamı ağaçlandırması yapılmış, yakın zamana kadar bu ağaçlandırmalardan kalıntılar tespit edilmiştir.

Daha sonra 1916 da Hendek'te Orman Ameliyat Mektebine bağlı fidanlık kurulması ağaçlandırma çalışmalarına yeni bir boyut kazandırmıştır. 2. Dünya savaşından sonra Ankara Atatürk Çiftliği ağaçlandırması, Yalova-Termal ağaçlandırmaları ile Tarsus-Karabucak Okaliptüs Ormanı tesisi o tarihe kadar yapılan en büyük ağaçlandırma çalışmalarıdır. Cumhuriyet döneminden 1937 yılına kadar olan kısımda 1. Dünya ve onu takip eden Kurtuluş Savaşlarının yorgunluğu, bilahare Cumhuriyet İlkelerinin millete mal edilmesi, reformların süratle yapılması ve çok sınırlı mali olanaklar altında ekonomik ve sosyal sorunların en kısa yoldan çözümlenmeye çalışılması nedenleri ile orman ve ormancılık konularına ve bu arada ağaçlandırma çalışmalarına yeterli ilgi gösterilememiş sadece, bu devrede genç Türkiye'nin ormancılık politikası gayeleri fikren belirlenmiş olmasına rağmen, bunun yazılı hale gelmesi ancak 1937 yılında mümkün olabilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1937 yılında yürürlüğe giden 3116 Sayılı Kanunla ağaçlandırma konusuyla ilgilenmeye başlamıştır. Bu Kanunla başta Orman Teşkilatı olmak üzere bazı kamu kurumları, tüzel ve özel kişiler ağaçlandırma yapmakla yükümlü kılınmış olmasına rağmen uygulamalar 1955 yılına kadar düşük seviyelerde seyretmiştir. 1955 yılında yapılan “Türkiye Ağaçlandırma Teknik Kongresi”nde alınan kararlar, 1956 yılında çıkarılan 6831 Sayılı Orman Kanunu, 1963 yılından itibaren başlatılan planlı dönem, 1969 yılında Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğü'nün kurulması ile birlikte planlara ve projelere dayalı ağaçlandırmalar geniş alanlarda gittikçe artan bir tempoyla gerçekleştirilmeye başlanmıştır.

BUGÜNE KADAR YAPILAN AĞAÇLANDIRMA NEDİR?

Orman amenajman planlarına göre orman rejimi içindeki alanların, 10,7 milyon hektarı bozuk ve çok bozuk niteliktedir. 1999 yılında güncelleştirilen tespitlere göre ülkemizde 2,4 milyon hektar teknik yönden ağaçlandırmaya uygun saha bulunmaktadır.
2001 yılı sonuna kadar 1 milyon 789 bin 144 hektar ağaçlandırma yapılmıştır.

Ağaçların Faydaları

Ağaçlar sadece erozyonu önlemekle kalmayıp; Su düzenini sağlamakta, su kaynaklarını beslemekte, hava nemini düzenlemekte, havadaki tozları yere indirmekte ve küresel ısınmayı , kirliğini, barajların toprakla dolmasını önlemektedir.

Yüz ağaca orman diyemeyiz. Çünkü orman dememiz için binlerce, onbinlerce ağaç olmalıdır. Bir evin önünde yirmi ağaç varsa sel gibi felaketlerde o eve hiçbir şey olmaz. Çünkü ağaçlar toprağı kökleriyle tutar. Bazı insanlar piknik yapınca ormanda ateş yakarlar. Ormanda kurumuş otlar olduğu için otlar tutuşur yangın çıkar.

Ormanları yakmamalıyız. Çünkü insanlar ormandaki ağaçların altında dinlenirler. Ağaçlar doğaya verdikleri oksijenle doğayı temiz tutarlar. Tusunamiye karşı insanları korurlar. Ağaçları kesmeyelim. Yaşlı ve hasta olanları keselim ki öteki ağaçlara zarar vermesinler. İmkanımız oldukça yeni ağaçlar dikelim. Küçük çocuklarımıza da ağaç dikmelerini, ağaçların dallarını kırmamalarını, ormanları yakmamalarını söyleyelim. Bizim köyde orman olmadığı için her yıl su basıyor. Ağaçlar ve ormanlar olmasaydı başka köylere şehirlere de su basacaktı.

|» “Performans Ödevleri” Sayfasına Dön! « |

Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…

Sınavlara Hazırlık Arama Robotu
YGS & LYS TEOG KPSS TUS KPDS Ehliyet Sınavı PMYO JANA

Seçim esnek olup ilgili alanları seçiniz, Örneğin ehliyet sınavı için branş olarak matematik seçmeyiniz :)