Mutlak Güzellik Var mıdır?

Mutlak Güzellik Var mıdır?

Dünyada hem mutlak hem de göreceli varlık ve değerler bulunmaktadır. Mutlak değer ve varlıklar, tüm insanlığın kabul ettiği evrensel gerçekliklerdir. Göreceli varlık ve değerler ise, algılanışı insandan insana değişen kişisel kabullerden oluşmaktadır. Pozitif bilimler yoluyla incelenen mutlak gerçek, deneysel yollarla tüm insanlığa sunulan ve aksi bilimsel yollarla ortaya konulmadığı sürece evrensel bir gerçeklik olarak var olacak bilgi ve duyumsayışları kapsamaktadır. Örneğin “Dünya’nın Güneş tarafından ısıtıldığı” bilimin çağımızdaki gelişimi doğrultusunda yapılan araştırma ve deneyler sonucunda elde edilmiş mutlak bir bilgidir. Bu bilgi, bilimsel yollarla çürütülmediği takdirde tüm insanlık için evrensel gerçeklik değerini taşıyacaktır. “Güneş’in tan atımı zamanında dağların ardından kızıl renge bürünen göğe yükselişi ile ortaya çıkan manzara” ise, mutlak bir gerçekliğin dışında göreceli bir değerdir.

Kişilerdeki “estetik algı” göreceli kabullerden biridir. Bir kişi için hiçbir anlam ifade etmeyen bir varlık veya durum, başka biri için üzerinde saatlerce düşünülebilecek bir çağrışımda bulunabilir. Bu durum, her insanın kendine özgü oluşuyla doğrudan ilgilidir. Çünkü yaşantı farklılıkları, insanların dış dünyadaki varlık ve olayları algılamalarını doğrudan etkilemektedir. Zaten insanların evreni algılama, yorumlama ve duyumsama biçimleri, bu yaşantılar sonucunda oluşturdukları öz benliklerinin denetimi altında bulunmaktadır.

Yaşamının belki de yarısını hapishanede geçirmek zorunda kalan bir kişi için, pencerenin yanına oturup da çayını yudumlarken dışarıda karın yağışını izlemek ne kadar yaşanılası ve güzel bir duygudur kim bilir. Veya ömrünü dağların zirvelerine ulaşmakla geçiren bir sporcunun Erciyes Dağı’na bakışı ile, sabahlara kadar o dağın eteklerine koyun otlatmaya giden bir çobanın bakışı aynı mıdır? İçselleştirilmiş duygu ve düşüncelerimizin yönlendirmesiyle algıladığımız evrenin aynı yüzünden bir kesit, böylece kimi insanlar için huzur ve coşku ifade ediyorken; kimilerine ise hüzün ve gözyaşı getirmektedir.

Güzellik kavramı, estetik algı çerçevesinde kişilerin varlık ve olaylara yüklediği bir değerdir. Benim için bir sonbahar günü akşamüstü yağan yağmurun çıkardığı sese türkülerle eşlik edip, yol arkadaşım olan yağmurla girdiğim muhabbette sırılsıklam olmak büyük bir zevkken; aynı durum o anın yalnızca iliklerine kadar ıslanma durumuna odaklanmış bir başkası için ahmaklık olarak algılanıyorsa, burada güzelliğin göreceli bir değer olduğundan mutlaka söz etmeliyiz. Yağmur altında ıslanarak yürümekten zevk alma duygusu da o anı bir saçmalık olarak algılayış da, o duruma insan tarafından kazandırılmış bir değerdir. Bu açıdan insanlardaki güzellik algısının göreceli olduğunu söylemek mümkündür.

Yeryüzünde tüm insanların içtenlikle benimseyebileceği mutlak bir güzellik olgusu yoktur. İçinde yetişilen toplumun insanlara kazandırdığı bazı değerler, kişilerin dünyayı algılayışlarını dar bir çerçeveye sıkıştırdığı gibi; bazen de onların daha geniş pencereden bakabilmelerine olanak sağlar. Fakat her iki durumda da, insan kendi değer yargılarına göre çevresindeki olay ve varlıkları yorumlar. Bunun için etkileşimde bulunduğu sosyal ve doğal çevreyi kendi değerler süzgecinden geçirerek algılayan insanlardan oluşan bu evrende, kendince düşünebilen insan sayısı kadar estetik algı biçimi var olacaktır.

Dünyanın muhtelif bölgelerinde yaşayan yoksul insanlara el uzatarak maddi – manevi yardım etmek, iyi niyetli insanlar için “çok güzel bir davranış” olarak yorumlanacaktır. Fakat maddeci dünya görüşünü benimseyen ve “Herkes hak ettiği gibi yaşar.” düşüncesiyle hareket eden bazı kişiler için bu davranış gereksiz ve anlamsız olarak algılanabilir. Denizin yüzlerce metre dibinde hiç kimsenin görmediği canlı türlerini anlatan bir belgeselin, insanların içindeki keşfetme ve merak etme duygusunu uyandıracağı için güzel bir görüntü olarak algılanması olasıdır. Fakat kimilerince bu durum, zamanı boşa geçirmemize neden olacak korkunç bir görüntü olarak yorumlanabilir. Her insana haz vereceğini, onda güzel duygular uyandıracağını düşündüğümüz olay ve varlıklar bile, kişisel kabuller ölçüsünde farklı biçimlerde algılanabilmektedir. İşte insanlar arasında güzellik anlayışının böyle farklılık göstermesinin nedeni, herkesin olay ve varlıkları kendi duygu, düşünce ve hayal dünyasına göre yorumlamasından kaynaklanmaktadır.

Bazen gökte süzülen bir kuşun kanat çırpışı, evlerin çatısından yükselen bacalar veya bunlara benzer sıradan durumlar, hayallerimizde çok farklı şekillere girerek bizim için anlam kazanır. Kimilerince her zaman karşılaşabileceğimiz, bakıp geçmemiz gereken durum ve olaylar, algı ve duyumsayış ile yaşanılan zamanı anlamlandırma çabasına giren kişiler için tasavvur edemeyeceğimiz ölçüde simgeler hâline gelebilir. Denizi bir “bilgi hazinesi”, aslanı “güç ve asalet”, kendi aralarında oyun oynayan çocukları “geçmişe özlem”, gün batımı manzarasını “zamanın değeri” ile özdeşleştiren anlayış, sıradan durumları madde ve durumun derin yapısını ortaya çıkaran simgeler örüntüsü ile bir estetik algıya dönüştürmektedir.

İnsanların farklı güzellik anlayışlarına sahip olmaları bir bakıma resim tablolarını yorumlamaya benzer. Ressamın o tabloyu hangi ruh hâliyle ortaya koyduğunu, renklerin ve simgelerin ne amaçla yan yana getirildiğini düşünürken, insanların estetik algıları yine işin içine girer. Herkes kendince bir anlam çıkarır resimdeki üç beş çizgiden. Çizgilerin oluşturduğu bütünü bazen hayallerimizde kurgular, kendimize yaklaştırırız. Bazen alabildiğince soyutlaştırıp, derin anlamlar yükleriz resme. İşte mutlak bir doğruyu, değeri veya güzelliği yansıtmayan bir tablo, onu yorumlayan kişilerin hayal gücü oranında değer kazanır. Evrensel bir güzellik olgusu olsaydı, o olguyu anlatan “güzel” bir tablo için tüm insanların aynı yorumu yapıyor olması gerekirdi. Bugüne kadar tüm insanlarda aynı çağrışımları yapacak, aynı duyguları uyandıracak bir tablo ortaya konulmadığına göre, mutlak ve evrensel bir güzellikten bahsetmek mümkün değildir.

Özetle kişilerin duygu, düşünce ve hayal yapılarının farklı olması nedeniyle herkesin kendine özgü bir estetik algısı bulunmaktadır. Bu nedenle evrendeki türlü varlık ve olaylar üzerinde, estetik açıdan “güzel” veya “kötü” olarak kesin kanaatler ortaya koymak mümkün değildir. Ayrıca insanların varlık ve olayları içinde bulundukları hâle göre değerlendirmeleri de, mutlak bir güzelliğin var olamayışının nedenlerinden biridir. Bu nedenle “güzellik” kavramı insanların duygu ve hayal gücü ölçüsünde değer kazanan göreceli bir kabulü karşılamaktadır.

Sınavlara Hazırlık Arama Robotu
YGS & LYS TEOG KPSS TUS KPDS Ehliyet Sınavı PMYO JANA

Seçim esnek olup ilgili alanları seçiniz, Örneğin ehliyet sınavı için branş olarak matematik seçmeyiniz :)