Medrese, Dârülfünun, Üniversite, Evrenkent… – (Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu)

Medrese, Dârülfünun, Üniversite, Evrenkent…
(Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu)

Büyük Selçuklu Türk Devletinin vezir-i âzâmı (başbakanı) Nizâmülmülk’ün kurduğu, Gazalî’nin başmüderrisi olduğu, o zamanki dünyanın ünlü bilim yuvası Bağdat’taki medresenin, veya daha sonra İstanbul’un fethiyle başlayan Fatih Medresesi’nin, günümüz Türkiye’sinin evrenkentlerinden

 

(üniversitelerinden) gerçek anlamıyla daha az bir evrenkent olduğunu kim iddia edebilir? “Gerçek anlamıyla” ne demek? “Evrenkent”in tanımı şudur:Bilgilerin üretildiği ve yayıldığı yer.

 

[ O ara şunu da ilâve edeyim: “Üniversite”ye Türkçe karşılığı olarak (yâni Tarzanca’sı yerine) 1970’ler başlarından itibâren niye evrenkent” dedim, biliyor musunuz? “Evrensel bilgilerin üretildiği ve yayıldığı kentçik” anlamına. Yabancı (Eski Türkçe değil haa, dikkat), yâni çoğu Tarzanca’dan sözcüklerin karşılıklarını Türkçe’nin matematik gibi kurallarına uygun olarak türetirken kullanılacak ilkeyi hatırlatalım: Esas olan, yabancı sözcüğün tekabül ettiği kavrama bakıp, Türkçe’de bu kavramı sıfırdan nasıl ifâde ederiz diye üşünmektir, yoksa zâten kavramı iyi ifâde etmeyen yabancı sözcüğü harfiyen (“etimoloji”sini) çevirmeğe çalışmak değil. Özellikle İngilizce’de sözcük türetme kuralları hemen hemen hiç olmadığı için, sözcüklerin köken anlamları kavramları çoğu zaman karşılamaz (Bunu pek çok örnekle gösterebiliriz ama, burada olmaz; makalenin konusu değişecek). Bu bağlamda İngilizce’nin çoğu terimleri gerçek anlamda “uydurukça”dır. Çok şükür öyle muhteşem bir dilimiz var ki, Türkçe’nin matematik gibi ve binlerce yıldan beri süregelen türetme yetenekleriyle her yeni kavrama karşılık bulabiliyoruz.]

Avrupa’nın 1100-1200’lü yıllarda kurulmuş ilk evrenkentleri, binalarıyla, doktora düzenleriyle, bilimsel dallarıyla Selçuklu Türk evrenkentleri taklit edilerek kuruldu. İtalya’dakilerden sonra örneğin İngiliz Oksford Evrenkenti. [“Oxford”un harfiyen kökensel (etimolojik) çevirisi: “Ox” öküz demek; “ford” kale. Yâni “Öküz Kalesi”. Nasıl? Kavramı karşılayabiliyor mu?!]

 


Evet, “evrenkent”in (“üniversite”nin) tanımını verdik. Daha ABD bağımsız olmadan, 1640’larda Kuzey Amerika’da İngilizlerin kurduğu ilk iki evrenkentten biri olan Yale Evrenkenti’nin de binaları Selçuklu medreselerini andırır. Niçin? O da Oksford Evrenkenti’ni taklîden kurulmuştur da ondan. Şimdi, bu Yale’nin kara kaplı (daha doğrusu Yale’nin resmî rengi lâcivert) kitabında, evrenkent hocasının görevleri şöyle belirtilmiştir: “Profesör, bilgi üreten ve yayan kişidir.” Demek oluyor ki, “profesör” özgün araştırmalar yapmalı; yeni bilgiler, kuramlar, buluşlar üretmeli. Bir de bunları yaymalı. Nasıl yayacak? Önce kendi ülkesinde, kendi dilinde yayınlayacak. Öyle ya, ulusal bir kaygıları olmayanlar bile düşünmeli ki, maaşını kendi halkı ödüyor. Türkçenin Tarihi, Orhun Abideleri, Anlatım Bozuklukları, Cümlenin Öğeleri, Yazım ve Noktalama, Türkoloji Makaleleri, Edebiyat Nedir?, Alfabelerimiz, Atasözleri, Bulmacalar, Edebi Sanatlar, Sınav Soruları, Kpss, Oks, Öss, Bunları Biliyor musunuz?, Özlü Sözler, Güzel Sözler, Türkçe, Edebiyat, Masallar, Destanlar, Astroloji, Roman Özetleri

 

Hocamız, lisans üstü eğitimde mastır, doktora öğrencileri yetiştirecek. Bilimdeki öncülüğünü araştırma yaptırarak onlara aktaracak. Bu suretle ülkeye kültürel, bilimsel, teknik birikim, ve dolaylı, dolaysız iktisâdî katkı da sağlanacak. Araştırması olmayan evrenkent, evrenkent değildir. Bizde YÖK kurdurulduğundan beri gittikçe hızlanarak gerçek bilim ve araştırma yok edilmiş, âdetâ yasaklanmıştır. Şimdi de evrenkentlerimizin tümü son sürat Tarzanca dershanelerine dönüştürülüyor. Araştırma olmayan yerde sahici bir yüksek öğretim de olamaz. Hele yarım yamalak bildiği bir yabancı dilden, gençlere, öğrenmekte oldukları dilden dersler veriliyorsa, -ne bilimi?-, öğrencinin düşünme yeteneği bile kalmaz. Profesör, bilgiyi yaymak için önce kendi ülkesinde konuşmalar (konferans, seminer) yapar, tabii ulusal, resmî dilinde. “Ürettiği bilgiyi yaymak” içinde, devlete veya özel şirketlere danışmanlık yapmak da vardır. Devletin, sanayinin temel desteklerinden biri evrenkentlerdeki araştırma ve birikimdir; yabancı danışmanlar değil.

 

Atatürk cumhuriyet dönemi dâhil tüm Türk devletlerinde, yönetenlerin yanı başında hep Türk âlimleri olurdu. Ama sonra o gelenek de yok oldu; devletin içi dışı yabancı danışmanlarla doldu. Sonuç meydanda. Yabancı senin kuyunu kazmakla görevli. Ayrıca, “kılavuzu karga olanın burnu ……dan kurtulmaz” atasözünü hatırlayalım. Tarihten silinmek, ikinci bir Endülüs olmak istemiyorsak, temel ilkemiz öz kaynaklarımızı (insan başta olmak üzere) hızla geliştirmek olmalı; düşmanlarımızdan medet ummaktan vazgeçmeliyiz.

 

Bilimci, evrenkent hocası, bir yandan bilgi üretip önce kendi ülkesinde ve Türk diliyle bilgileri yayarken (-ki ulusal bilim, teknik ekolleri ancak bu şekilde oluşur-), bir yandan da elbette uluslararası bilim çevreleriyle de sıkı temasta olacak, uluslararası yayınlar da yapacak, ama belli dallarda Türk bilimcileri dünya çapında öncülük edecek. 1960’da bu oluyordu; arkasının gelmesi engellendi (Bkz. Örn. Emine Çaykara’nın hazırladığı, İş Bankası Kültür yayınlarından çıkan kitap ( 20.Baskı, Kasım 2002).

 

Şimdi dünya çapında 250 yıllık bir teknik evrenkent gibi kuruluşlarımızda, Türk bilimcileri, Sovyetler’de çok iyi yetişmiş değerli, örn. Azerbaycanlı Türk bilimcileri, “ana dili İngilizce değil” diye dışlanıyor; onlar dururken, yerlerine Amerikalı, İngiliz, büyük ihtimalle kendi ülkelerinde iş bulamayacak, öğretim üyeleri atanıyor. İhanet boyutuna varan bu düşmanca uygulamalar artık derhal durdurulmalı.

 

Eninde, sonunda bu ülkeye Türk Ulusu yeniden hâkim olacak. Yapılacak önemli işlerden biri evrenkentleri, bilim, teknik araştırma kurumlarını sil baştan yeniden düzenlemek. Göstermelik değil, gerçek, özgün bilim üretmeyen öğretim üyesine evrenkentte yer yok. Değerli araştırmalar yaptığı için, yardımcı doçentlikte takılan bilimciler, araştırmaları, ürettikleri incelenerek derhal profesörlüğe terfi ettirilecek. Türk evrenkentlerinde görev alacaklar önce eskisiyle, yenisiyle Türkçe sınavına sokulacak. Adam bilim üretiyorsa, -sana ne, nasıl yaparsa yapsın-, birinci kıstas, önüne çekilen sed, yabancı dil olmayacak. Örneğin fizikçi mi alıyorsun, tercüman mı? Tabii ülkenin bilim, teknikte de ulusal hedefleri belirlenecek, o doğrultuda araştırmalar desteklenecek (Bkz. O.Sinanoğlu, “Hedef Türkiye” kitabı, Otopsi Yayınları, İst., 14.Baskı, Aralık 2002).

 

Evrenkentlerde çömez düzenine son. Ocu, bucu kadrolaşmalarına son. Evrenkente giriş usulleri ezberciliği teşvik etmeyen, düşünme, uslamlama, yaratıcılık yeteneklerini ölçecek biçimde yenilenecek. Yetenekli, ama mâlî durumu kifayetsiz öğrencilere öğrenim hakkı iade edilecek. Kafası çalışan, yüreği önce Türk yurdu, Türk ulusu için çarpan gençlerle bilim seferberliğimiz başlayacak. İşte öyle gençler Atatürk’ün mirâsını devam ettirecekler.

|» “Oktay Sinanoğlu” Sayfasına Dön! « |

Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…

Sınavlara Hazırlık Arama Robotu
YGS & LYS TEOG KPSS TUS KPDS Ehliyet Sınavı PMYO JANA

Seçim esnek olup ilgili alanları seçiniz, Örneğin ehliyet sınavı için branş olarak matematik seçmeyiniz :)