KaÅaÄı
(Ãmer Seyfettin)
KardeÅine iftira atıp, onun ölümünden sonra vicdan azabıyla yanıp tutuÅan bir çocuÄun dramı anlatılmaktadır.
Ãzet
Annesi, İstanbul'a gittiÄi için kendisinden bir yaÅ küçük olan kardeÅi Hasan'la artık Dadaruh'un yanından hiç ayrılmaz. Bu, babasının seyisi, yaÅlı bir adamdır. En sevdikleri Åey atlardır. Dadaruh'la birlikte onları suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek, onlar için çok zevklidir. Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, gübreleri kaldırmak eÄlenceli bir oyundan daha çok hoÅlarına gider. Dadaruh eline kaÅaÄıyı alıp iÅe baÅladı mı, tıkı… tık… tıkı… tık… tıpkı bir saat gibi… yerinde duramaz, bunu gören küçük çocuk ben de yapacaÄım! diye tutturur.
O vakit Dadaruh, onu Tosun'un sırtına koyar, eline kaÅaÄıyı verir,
– Hadi yap! Der.
Bu demir gereci hayvanın üstüne sürter, ama o uyumlu tıkırtıyı çıkaramazdı.
Her sabah ahıra gelir gelmez,
– Dadaruh, tımarı ben yapacaÄım, der.Ama adam izin vermez ancak boyu at kadar olunca yapabileceÄini söyler.Boyu atın karnına bile varmıyordu. Oysa en keyifli, en eÄlenceli Åey buydu. Sanki kaÅaÄının düzenli tıkırtısı Tosun'un hoÅuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruÄunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam tımar biteceÄine yakın huysuzlanır, o zaman Dadaruh, “Höyt..” diye saÄrısına bir tokat indirir, sonra öteki atları tımara baÅlardı.Bir gün yalnız baÅına kalır. Hasan'la Dadaruh dere kenarına inmiÅlerdi. İçimde bir tımar etmek hırsı uyanır. KaÅaÄıyı arar, bulamaz. Annesinin bir hafta önce İstanbul'dan gönderdiÄi armaÄanlar içinden çıkan fakfon kaÅaÄı, pırıl pırıl parlıyordu. Hemen alıp, Tosun'un yanına koÅar, karnına sürtmek ister fakat rahat durmaz.
– Sanırım acıtıyor? Diye düÅünür.
GümüŠgibi parlayan bu güzel kaÅaÄının diÅlerine bakar. Ãok keskin, çok sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taÅlarına sürtmeye baÅlar. DiÅleri bozulunca yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Ãfkesini sanki kaÅaÄıdan çıkarmak ister. On adım ilerdeki çeÅmeye koÅar. KaÅaÄıyı yalaÄın taÅına koyup yerden kaldırabildiÄi en aÄır bir taÅ bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye baÅlar.
İstanbul'dan gelen, üstelik Dadaruh'un kullanmaya kıyamadıÄı bu güzel kaÅaÄıyı ezip, parçalar. Sonra yalaÄın içine atar. Babası çeÅmeye bakarken, yalaÄın içinde kırılmıŠkaÅaÄıyı görür; Dadaruh'a yanına çaÄırınca çok korkar. Dadaruh ÅaÅırır, kırılmıŠkaÅaÄı ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptıÄını sorar.Dadaruh,
– Bilmiyorum, der.
Babasının gözleri ona döner, daha bir Åey sormadan, çocuk kaÅaÄıyı kardeÅi Hasanâın kırdıÄını söyler. âDadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı. Sonra yalaÄın taÅında ezdiâ der.
Babası HasanâI çaÄırır.
-Bu kaÅaÄıyı niye kırdın?diye sorar.
Hasan, Dadaruh'un elinde duran alete ÅaÅkın ÅaÅkın baktıp, sarı saçlı baÅını sarsarak,
– Ben kırmadım, der.
– DoÄru söyle, darılmayacaÄım. Yalan çok kötüdür, der babası. Hasan inkârda direnir. Baba öfkelenir. Ãzerine yürür “Utanmaz yalancı” diye yüzüne bir tokat indirir.
– Götür bunu eve; sakın bunu bir daha buraya sokma. Hep Pervin'le otursun! diye haykırır.
Artık ahırda hep yalnız oynar. Hasan eve hapsedilir. Annesi geldikten sonra da baÄıÅlanmaz.Annesi onun iftira atabileceÄine hiç ihtimal vermez.
Ertesi yıl anne, yazın gene İstanbul'a gider.Hasan'a ahır hâlâ yasaktır. Bir gün birdenbire hastalandı. Doktor “KuÅpalazı” der. Babası yataÄın baÅucundan hiç ayrılmaz. Hizmetçi kardeÅinin öleceÄini söyler ve çocuk aÄlamaya baÅlar. Gece uyuyamaz, uykuya dalar dalmaz Hasan'ın hayali gözünün önüne gelir “İftiracı! İftiracı!” diye karÅısında aÄlar. Pervin'i uyandırır. Hasan'ın yanına gitmek istediÄini ve babasına bir Åey söylemek istediÄini söyler.Yarın söylersin, der.Sabaha kadar gene gözlerini kapayamaz. Hava henüz aÄarırken Pervin'i uyandırır. Ama zavallı suçsuz kardeÅi, o gece ölmüÅtür.
Ana Fikir
Yalan söylemek kötü bir alıÅkanlıktır.
Åahıslar ve Olaylar
Büyük çocuk: Hasanâın abisidir.babasından çok korkar.Atları çok sever.
Hasan: Küçük kardeÅtir.O da babasından çok korkar ve atları çok sever.GeçirdiÄi hastalık ölümüne sebep olur.
Dadaruh: Evin seyisidir. Bütün zamanını atlarla geçirmekyen çok zevk alır.İki çocuÄu da çok sever.
Pervin: Evin hizmetçisidir. Ãok yumuÅak kalplidir ve herÅeyi açıkça söyler.Bir o kadar da sulugözdür.
Baba: Ãocuklarının üzerinde büyük bir otorite sahibidir. Ãocukları onu çok sever ama ondan çok korkarlar.
Yazar Hakkında Bilgi
Ãmer Seyfettin, yazı ve öyküleriyle dilde sadeleÅme hareketinin öncülüÄünü yaparak yeni bir edebiyat akımının oluÅumunu saÄlayıp, Türk öykücülüÄünde kısa öykü türünün dil, anlatım tekniÄi ile tematik yönden ilk özgün örneklerini vermiÅtir. Aynı zamanda ulusal edebiyat akımını baÅlatan yazarlardan olan Ãmer Seyfettin 28 Åubat 1884'te Gönen'de doÄdu. ÃÄrenimine, dört yaÅında iken, Gönen Mahalle Mektebi'nde baÅladı. Ailesiyle birlikte İstanbul'a gelince (1892), ilköÄrenimini özel bir okul olan Aksaray'daki Mekteb-i Osmani'da sürdürdü.
Babasının isteÄi üzerine, Eyüp baytar RüÅtiyesi'nin subay çocuklarına özgü bölümüne yatılı olarak yazıldı (1893). Buradaki eÄitiminden sonra (1896), Edirne Askeri İdadisi'ni (1900) ve İstanbul Mekteb-i Harbiye'yi bitirdi. 22 AÄustos 1903'te piyade teÄmeni rütbesiyle mezun oldu. Ziya Gökalp ve arkadaÅlarının çıkardıkları “Genç Kalemler” dergisinin kadrosuna katıldı. Balkan SavaÅı'nın baÅlaması üzerine, yeniden orduya çaÄrıldı (14 Eylül 1914). Kısa bir süre “Türk Sözü” dergisinin baÅyazarlıÄını yaptı. lan Calibe Hanım'la evlendi (1915). Eylül 1918'de eÅinden ayrıldı. 6 mart 1920'de kaldırıldıÄı HaydarpaÅa Hastanesi'nde Åeker hastalıÄından öldü. Kadıköy KuÅdili'ndeki Mahmut Baba Türbesi mezarlıÄına gömüldü. 1939'da, kemikleri Zincirlikuyu MezarlıÄı'ndaki Asri Mezarlık'a taÅındı.
ESERLERİ:
Romanları:
YaÅadıÄı yıllarda yayınlanan üç romanı ( Ashab-ı Kehfimiz, Efruz Bey, Yalnız Efe, 1919) onun bu alanda yarım kalmıŠdenemeleri olarak sayılır.
“Fantezi roman” olarak nitelendirilen Efruz Bey; 1908'den Mütareke yıllarına kadarki süreci, aydın kiÅilerin eleÅtirisi ekseninde yansıtır. Dönemin aydın hastalıklarını, siyasi akımların yanlıŠyönsemelerini toplumsal eleÅtiri baÄlamında, yeni bir roman tekniÄiyle verir.
Yarın kalan romanı Yalnız Efe, destansı bir nitelik taÅır. Konusunu bir halk menkıbesinden almıÅtır. Dönemin toplumsal ortamında, yapılan haksızlıklara baÅkaldırarak silahlanıp daÄa çıkan -kız kahraman- Yalnız Efe'nin kiÅiliÄinde Türk halkanın direnme gücünü göstermeye çalıÅmıÅtır.
Ãykü: Harem, (u.ö.), 1918; Yüksek Ãkçeler, (ö.s.), 1923; Gizli Mabet, (ö.s.), 1923; bahar ve Kelebekler, (ö.s.), 1927.
Bütün Eserleri, temalarına göre bir araya getirilen basım: Efruz Bey, 1970; kahramanlar, 1970; bomba, 1970; Harem, 1970; Yüksek Ãkçeler, 1970; Yüzakı, 1970; Yalnız Efe, 1970; Falaka, 1970; AÅk Dalgası, 1970; beyaz Lale, 1970; Gizli Mabet, 1970.
|» Roman Ãzetleri Sayfasına Dön! « |
Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiÅtir…
Bana göre kitap harikaydı.hiçbir noksanı yoktu,anlatım biçimi olsun her şey güzeldi.Umarım bu eseri gelecek nesillerde görür.
ömer seyfettin gerçekten çok güzel kitaplar yazmış,onun kitaplarını hep okuyorum yani kısacası;gerçekten süper.
Çok bir güzel bir site
Gerçekten çok güzeldi.Ömer Seyfettin’in zaten kitapları çok hoşuma gidiyor.
and’hikayesi yok mu?
çok güzel olmuş işime yaradı
hangi takımlısınız
çok beğendim çok güzel
cok guzel bır sıte cok yardımcı oldu okumas ozet defterımı yazdım sayenızde 🙂 cook saolunnn 🙂
çok güzel acıklı ve mükemmel sağol ömer seyfettin dede
Çok sağolun kitabı okudum ama özeti nasıl çıkartacağımı bilmiyordum 😀
Bu hikayenin kelime gruplamaları lazım bana .
Özeti lazım bana biraz daha uzun olsaydı
Bunun özetini yazacağım ama biraz daha uzun olması lazım
Bence hikaye çok güzel bir hikaye.