Divan-ı Lügati’t Türk – (Ayrıntılı İnceleme) – (5. Bölüm)

Divan-ı Lügati't Türk
(Ayrıntılı İnceleme)
(5. Bölüm)

Şamanlık

Türk'ün Divanı, Türklükle ilgili her bilgiyi verme çabası içinde yoğun bir yapıttır. Böyle bir uğraş içindeki , yeri ve sırası geldiğinde Türklerin eski inanç düzeni olan Şamanlıkla ilgili birçok açıklamalarda bulunur. Divan inanç ve töreleri yansıtması ile ayrı bir önem taşır. Abdülkadir İnan ve Mustafa Canpolat Divan'ın bu özelliği üzerinde durmuşlardır. Şamanlık ve eski Türk inançlarına bakış açısından Divan ilginç özellikler sergiler.

İslamlık Türkler arasında yayılmaya başlayınca eski kamlar, yeni hocalar ve imamlar oluyorlar. Cübbelerini, külahlarını, davullarını bırakıp sarık bağlıyorlar. Böylece büyük bir güçlükle karşılaşmadan eski eylemerini sürdürme olanağını buluyorlar. Anadolu'da cinci hocalar muhabbet muskaları yazıyorlar. Tılsımlar yapıyorlar. Hırsızın sidik yolunu bağlıyorlar. Anlaşılmaz sözlerlecinleri toplayıp tevbe ettirerek ruh hastalarını sağaltıyorlar. Yiten eşyanın bulunmasını sağlıyorlar. Fala bakıyor bu hocalar. Halk bunların birçoğunun şeytanla ilişki kurduğuna da inanıyor. Korku ile birlikte saygı da besliyorlar. Bu hocaların çoğu okuma yazma bilmiyor. Sözkonusu kamların günümüze gelmiş uzantıları bunlar.

Kaşgarlı dinine bağlı bir Müslüman. Bu yüzden başka dinlerden sözederken dili sertleşiyor. Onları lanetlemekten kendini alamıyor. Budist Uygurlar üzerine ağır hakaretlerle dolu deyişleri alıyor yapıtına. Şamanizme tutumu ise daha değişik.

 

Şamanlığa atalardan, dedelerden kalan ve bir yerde saygı gösterilmesi gereken ininçlar gözü ile bakıyor. Ne ki, bu hoşgörülü bakış, daha çok Müslüman Türkler arasındaki eski inançlar için. Müslümanlığı benimsemeyenler üzerine yargıları ağır. Tengri maddesinde şu ilgi çekici açıklama var:Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati't Türk

 

“Yere batası kâfirler göğe tengri derler. Yine bu adamlar büyük bir dağ, bir ağaç gibi sözlerine ulu görünen her şeye tengri derler. Bu yüzden bu gibi şeylere yükünürler. Yine bunlar bilgin kimseye tengrigen derler. Bunların sapıklıklarından ulu Tanrıya sığınırız. ”

 

Yine de zaman zaman duygusal oluyor Kaşgarlı. Şamanlığa yaklaşımları daha yumuşak. Sevecenlikle bakıyor. İnanmasa bile gülümseme ile veriyor Şaman geleneklerini. Kaşgarlı kamlara karşı saygılı dil kullanıyor. Duyduğu yakınlığı gizleyemiyor. Oysa Budist dinanamlarından söz ederken aynı hoş görüyü gösteremeyecektir. Ondan yüce Tanrıya sığınma gereğini duyacaktır.

Yağış: İslamdan önce Türklerin adak için, yahut Tanrılara yakınlık elde etmek için kestikleri kurban. Kamlar salt dinsel törenleri yöneten din adamları değil. Bir takım büyü ve afsunlarla sayrıları sağaltan sihirbazlardır. Divan'da bir arwa-, arwal-, arwaş-, arwış- sözzükleri geçiyor. Şaman dualarında anlamı bilinmeyen tümceler demek . Şamanistlere göre etkin sözler. Müslüman bakşıların afsunlarında da anlamı olmayan benzer sözler kalıplar var. Günümüzde Anadolu'da benzer dualar yapılıyor. Cin tuttuğu söylenen bir kişiyi iyileştirmek için bölgedeki yüksek dağların, ıssız koyakların adları sıralanıyor.

 

Divan'da bununla ilgili bir iki sözcük daha var:

 

Eğit: Göz değmesinden korunmak için çocukların yüzüne çalınan bir ilaç. Şamanın görevi de büyü yapmak. Kur'an'da büyü kesin biçimde yasaklanıyor. Bu yüzden Kaşgarlı, büyü olayına pek değinemiyor. Yalnızca yelwi veriyor.
Yelwi:
büyü sihir anlamı ile açıklanıyor. Örnek olarak da uyaklı bir dörtlük veriliyor:

 

Onun gözü büyülüdür
Onun özü konuktur
Yüzü ayın on dördüdür.
Yüreğim bundan yaralı

 

Şamanlıkla ilgili birçok sözcük Divan'da açıklanıyor:

 

Abaçı: Umacı, bununla çocuklar korkutulur.
Abakı: Göz değmesin diye bostanlara, bahçelere dikilen korkuluk.
Arva: Afsunlamak, “Kam arvaş arvadı”.
Arvaş: Birlikte afsun söylemek. Kamlar kanug arvaşdı” Kamlar anlaşılmayan sözler söyledi. Cin çarpmasına karşı yapılan üfrüklerde de böyledir.
Arvaş: Afsun. “Arvaş arvadı” büyük afsun yapıldı demektir.

 

Çıvı: Cinlerden bir bölük. Türkler şuna inanırlardı ki: İki bölük birbiri ile çarpıştığı zaman bu iki bölüğün vilayetlerinde halkını kollamak için çarpışırlar. Cinlerden hangi taraf yenerse onlardan yana çıktığı vilayet halkı da yener. Geceleyin bu cinlerden hangisi kaçarsa onların bulunduğu vilayetin halkı da kaçar. Türk askerleri geceleyin cinlerin attıkları oktan korunmak için çadırlarında saklanırlar. Bu Türkler arasında yaygındır, görenektir.

 

Iduk / ıdık: Kutlu ve mübarek olan her nesne. Bırakılan her hayvana bu ad verilir. Bu hayvana yük vurulmaz, sütü sağılmaz, yünü kırkılmaz, sahibinin yaptığı adak için saklanır.
Irk: Falcılık, kahinlik ve bir kimsenin gönlündekini bilmek.
zrkla-:
Önbilicilik yapmak. ”Kam ırkladı:Şman önbilicilik yaptı, ırka baktı.
Isrık: Çocukları periler ve göz dokunmasına karşı afsunlamak için ilaç yapıldığı zaman söylenir. Çocuğun yüzüne tütsü verilerek “ısrık, ısrık” denir ki, ey peri ısırılmış olasın” demektir.
Kam: Ak ve kara temiz taş. Bunun akını yüzük kaşına korlar. Bununla şimşekten, susuzluktan ve yıldırım düşmesinden korunurlar. Kaş taşı bulunanlara yıldırım düşmez. Türklerin inancına göre böyledir.
Kovuç: Cin çarpması eseri. Böyle olan adamın yüzüne soğuk su serperler. Sonra kovuç kovuç denir. Üzerlik ve öd ağacı ile tütsülenir. Bu kaç, kaç demek olsa gerektir.
Kovuz: Oğuzlar “kovuç” kullanırlar. ”Yel kovuz bitigi” denir ki, cin çarpmasına karşı afsun üfürük demektir.
Kösgük: Göz değmesinden sakınmak için üzüm bağlarına ve bostanlara dikilen nazarlık.
Monçuk: Atın botnuzuna takılan değerli taş; arslan tırnağı, muska gibi şeyler.
Temür: Kırgız, Yabaku, Kıpçak ve daha başka boyların halkı and içtiklerinde , yahut sözleştiklerinde, demiri ululamak için, kılıcı çıkararak yanlamasına öne korlar. ”Bu gök girsen kızıl çıksın” derler. ”Sözünde durmasan kılıç kanına bulansın, demir senden öcünü alsın” demektir. Çünkü onlar demiri kutsal sayarlar.

 

Tiki: Geceleri işitilen ses. Türkler öyle sanırlar ki, ruhlar sağ iken yaşadıkları şehirlerde her sene bir kere toplanırlar, halkı ziyaret ederler. Geceleyin bu sesi kim işitirse ölür. Bu Türkler arasnda yaygındır.
Uçguk: Uçuk, ingi.
Umay: Son, kadın doğurduktan sonra karnından çıkan hokka gibi nesne. Buna çocuğun ana karnında eşi denir. Şu atasözünde de gelmiştir:”Umaya tapınsa oğul olur”. Kadınlar onu sayarlar.
Us: Kerkes kuşu. Bu kuş bir adamın yüzüne karşı ıslık çalarsa uğur sayılmaz. Bu ölüm işaretidir.
Üngüjin: Çölde insan öldüren umacı, gulyabani.
Ürüng: Afsuncuya, arabacıya verilen para.
Yarın: Kürek kemiği. Türklerde şöyle bir atalar sözü vardır:”Kürek kemiği karışırsa memleket karışır”.
Yat: Taşlarla yağmur ve rüzgar getirmek için yapılan bir büyücülük.
Yatla-:”yatçı yatladı”: Yada yaşı kullanan yadacı yada taşı ile afsun yaptı.
Yel: Cin. ”er yelpindi” denilir. Adama yel (cin) çarptı demektir.
Yelpin-: Cin çarpmış. ”oğlan yelpindi” denir ki, “oğlan yele, cine çarpıldı” demektir.
Yelpik:
Cin çarpması, yele uğraması.
“Üzüne soğuk su serpilir, sonra kovuç kovuç denir” diye anlatıyor.
Yelvi: Büyü, sihir, büyücüye “yelviçin” denir.
Yelbüke: Ejderha, şu savda dahi gelmiştir: yedi başlıg yıl büke: Yedi başlı ejderha.
Yog: Ölü gömüldükten sonra, üç yahut iki güne kadar verilen .
Yogla-: Ölü için yemek vermek. Türklerin göreneği böyledir.
Yog basan: Ölümden sonra, yedi gün verilen yemek.

 

Ve bir de “bal” başlığı var. Kimi Türk boylarının “arı yağı” dediklerini söylüyor ve sonra bir dize veriyor. Çevirisi şöyle:

 

Vardı sana şeytan tutarak bal
İpek giyip aklı yufka olarak kal

 

Şeytan önüne çıktı, sana bal sundu. İpek giysi giydirdi, sen ona kandın. ”Artık sen deli olarak yaşa” demek istiyor. Afrasiyab'ın kızı olan Kaz'ın kocası Siyavuş'un öldürüldüğü yer “Yenkend”. Sözü ile ilgili açıklaması daha da ilginç:Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati't Türk

 

“Ateşe tapanlar her yıl bir gün buraya gelirler. Siyavuş'un öldürüldüğü yerin yöresinde ağlar, kurban keserler. Kurban kanını mezarın üzerine dökerler. Görenekleri budur. ”

 

Kuşkusuz bu kanlı kurbanlar, yer altındaki kötü ruhlar için. Siyavuş onların kötülüklerinden korumak için kesiliyor.

 

Eşük: Hanlardan, beylerden birisi öldüğü zaman, mezarı üstüne serilmek üzere gönderilen kumaş. Bu kumaş sonra parçalanarak yoksullara dağıtılır. Kaşgarlı bilinçli olarak eksik açıklamada bulunuyor:

 

Umay'ı doğrudan doğruya “çocuğun eşi, son” olarak veriyor. Tanık olarak gösterdiği savdaki Umay'ın bir Tanrıça olduğunu da görmezlikten geliyor. ”Tapınsa”: ibadet etse sözcüğünü de Arapçaya “hizmet etse” biçiminde çeviriyor.

 

Yarın “kürek kemiği” sözü ile gelen açıklama da ilginç. ”Yarın bulgansa il bulganır”.

 

Anlamı şu; Kürek kemiği karışırsa il karışır. Eski Türklerde kürek kemiğine bakarak fal açma geleneği var. Kürek kemiği ile fala bakma, birçok ulusca da bilinen bir şey. Wilhelm Rubruk'a gör Moğol sarayında kürek kemiği falı büyük önem taşıyor. Kürek kemikleri özel fırınlarda yakılıyor. Üzerlerinde şan çizgilere bakarak, gelecekle ilgili bilgiler çıkarılır. Kaşgarlı bilerek Şamanlıkla ilgili birçok bilgiyi vermekten kaçınıyor. O soylu ulusculuk duygusu soydaşlarını kötülemek anlamına gelecek açıklamalardan alıkoyuyor. Üstelik bir gelenek olarak gördüğü bu ata inançlarına karşı, inanmasa bile saygısını yitirmiyor.

| « Önceki Bölüm |

|» “Divan-ı Lügati't Türk” Sayfasına Dön! « |

Not: İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir.

Divan, Türk, Divanı Lügatit Türk, Kaşgarlı Mahmut, Divan-u Lügati't Türk

Sınavlara Hazırlık Arama Robotu
YGS & LYS TEOG KPSS TUS KPDS Ehliyet Sınavı PMYO JANA

Seçim esnek olup ilgili alanları seçiniz, Örneğin ehliyet sınavı için branş olarak matematik seçmeyiniz :)